Ana içeriğe atla

Kayıtlar

güller

ellerinde güllerle gelen çocuk elindekilerden güzelsin yanakların benzemiş güllerin kızılına ellerin buz ayakların buz güller diken dikenlerdi çocuğu yollara diken dikenlerdi anası babası dikenler güllerle çocuk kucaklaşır yağmurda
En son yayınlar

a canım

kendimden kendine bir yol var mı a canım görülmez, doknulmaz bir geçit var mı a canım gidince varacağım çalınca açılacak uzatınca tutacak bir el, kapı var mı a canım karanlık çökmüş günaydına daha var sarılsan sarılan sırtını vereceğin var mı a canım

Kahve ve Karanfil

Kahve benim için ailemle geçen hoş saatler demek, mutluluk veren kokusu demek, iz bırakan köpüğü demek. 4 fincan Türk kahvesiyle sabah neşesi oluşturmak kadar basittir hayat, kahve varsa, benim için. Bu yüzden kahve ne kadar farklı olursa o kadar değişik anılar oluşur aklımda. Değişik tatlar, değişik sohbetlerdir, değişik duyguların yudumlanışıdır. Geçenlerde karanfilli Türk kahvesi yapmıştım: (bir fincan kahve için) Bir tatlı kaşığı Türk kahvesine bir tane, tane karanfili toz haline getirip ekliyorum, şekerini de canımın istediği kadar katıyorum (ben 1 çay kaşığı kattım). Hem kokusu farklı hem tadı farklı ferah bir kahve oluyor. (fotoğrafı başka bir yerden aldım)

2 şaşkınlık 1 anlatıcı

Kadının biri hayvanların yünlerini kucaklamış, ben bu kadar yünü nasıl eğireceğim diye düşünüp giderken dere kenarına gelmiş. Dereden "varrık vırrık eğiririk sararık" diye sesler geliyormuş. Kadın da sesin geldiği yere dönüp "Oh oh ne güzel ben de nasıl eğiririm diye düşüneduruyordum." demiş, kucağındaki yünleri "Alın eğiriverin yarın gelir alırım" diye dere kenarına atıvermiş. Dere bütün yünleri sürükleyip götürmüş. Kadın ertesi gün gelip "Varrık vırrıklar yünlerimi eğirip sardınız mı?" diye sormuş. Deredeki kurbağalar cevap vermiş "varrık vırrık eğrik sarrık". ------------ Adam bir gün hamama gitmiş. Adam hamamda terleyip otururken biri adamın yolculuğa giden eşinden haber getirmiş; "Senin hanım yolda giderken kar fırtınasına tutulmuşlar, hanımın soğuktan donmuş." demiş. Adam hayretle haberi getirene bakıp "Ben bu sıcakta ter dökerken o orada nasıl dondu ki?" demiş. Anlatan: E.Y.G.

çocuk

Her aile zamane çocukları diyerek yakınır değil mi? Ya zamane anne-babaları? Baba yüksek bir sandalyede oturmuş, masaya dayanmış, akıllı telefonuyla şeker patlatıyor, (3-4 yaşında olduğunu düşündüğüm) çocuk oturacak yer bulamamış çünkü sandalye çok yüksek tırmanamamış yerde oturuyor. Oturmaktan sıkılıp babasının bacaklarına vuruyor hafifçe, babanın kılı kıpırdamıyor, gürültülü ve kalabalık, zaten bulundukları yer de avm. Çocuk bu kez babasının sandalyesine tırmanmaya çalışıyor, adam eliyle çocuğu uzaklaştırmaya çalışıyor, çocuk bırakmıyor babasının pantolonunu, sonunda baba elindeki telefonla çocuğu önce kucağına doğru kaldırıyor sonra da masanın üstüne oturtuyor. Çocuk soruyor: "Babacığım annemin işi ne zaman biter?", baba telefonundaki oyunu takip ederken; "İşi bitince geleceğini söyledi ya." Çocuk camdan dışarıya bakmaya başlıyor bir eli babasının kolunu tutarken, baba oyuna devam ediyor. Çocuk "babacığım" diyerek bir çok şey daha söylüyor adam oyuna

Tarçınlı Dilimli Kurabiye

Bugün yine her zaman olduğu gibi canım kurabiye istedi ordan burdan tarif aramaya başladım bulduğum tariflerin neredeyse tamamında malzeme eksiğim vardı o zaman ben de kendi kafama göre yaparım kurabiyemi dedim ve ortaya işte bu çıktı; hem sıvı yağ ile yaptım hem de tarçına yeniden aşık oldum... Tarçınlı Dilimli Kurabiye 1 su bardağı tepeleme dolu pudra şekeri 1 su bardağı sıvı yağ 2 yumurta 1 paket şekerli vanilin 1 paket kabartma tozu 2 çay kaşığı toz tarçın Ele yapışmayacak kıvama gelene kadar un ekleyip yağlı kağıt üstünde bir buçuk cm kalınlığında açtım bu hamuru ve yağlı kağıtla birlikte tepsiye yerleştirdim sonra bıçağın tersiyle kestim hamuru ve önceden ısıtılmış 200 derece midi fırında 15 dk pişirdim. =)

Çuvallık Elbise

Bir kaç iyi adama ihtiyaç vardı, birileri bu rolü üstlendiler ve ortaya atıldılar. Unuttukları ya da o an üstünde durmadıkları şeyler vardı. Eşeklere laf anlatılır mıydı? Onlar hoşaftan anlar mıydı? Altın semer giyen eşek kendini padişah sanabilir belki de... Köpeğe gem vurmak mı acaba yaptıkları? Kendini namuslu sayıp fahişe gibi giyinmek fahişelerin şanına yaraşmadığı gibi onlara hakaret. Ayrıca da ucuzluğun en iyi etiketi olmadığın şeyle övünmek. Yüzüne fahişe desen hakaret ettin der de giyinip kuşandığının ucuzluğuna bakmaz dolanır ortalıkta ben prenses oldum diye. İş ben oldum demekte değil ne olmadığını fark etmekte ve ne olabileceğini algılayabilmekte. Ukalalıkla savunduğun meziyetlerin sende gerçekten olup olmadığı önemli, özgüven yaratan özelliklere gerçekten sahip misin ki? Altı ne kadar dolu kimliğinin? Peşine düştüğün şey kürküne yedirir dikkat et. Senin değerin ne ki ederin ne olsun derler bir yerden sonra yanarsın. Önce saygınlığı kendine yakıştır sonra bulunduğun m